Almanların klasik noel zamazingosu lebkuchen, yumuşak tarçınlı meyveli bir kurabiye aslında. internette türkçe tarifler de var ama ben klasik lebkuchen tarifi buldum onu anlatcam. ve de önümüdeki günlerde denemek niyetindeyim. tarifte der ki: dört yumurtayı bir bardak şeker ve bir paket şekeli vanilinle karıştırınız. bööle iyice köpük gibin olana kadar. öbür tarafta da 200 gr öğütülmüş badem, 50 gr portakal kabuğu şekerlemesi (ufaltılmış) ve 74 gr limon kabuğu şekerlemesi (ki bunları hacıbekirde bulabiliyoruz) soracığıma yarım limon kabuğu rendesi 250 gr un, bir çay kaşığı kabartma tozu, bir çay kaşşığı tarçın, bıçağın ucuyla karanfil yenibahar ve kakule yi iyice karıştırıyoruz. sonra köpük gibi olan yumurtaları da karıştırıyoruz veee bir fırın kağııdnın üzerine ufak ufak istediğimiz şekli vererek 175-200 derecelik fırında 15-20 dakika pişiriyoruz. hadi bakalım. bunu yapınca sonuçları da eklerim.
bizim minik kuzu 3 yaşını bitirdi. ben de o yüzden ona güzel bir doğumgünü partisi yapmak istedim. pasta filan alalım diye düşündüm. miki fare konseptli. fekat sonra pastaneleri arayıp da pasta fiyatlarını sorunca dedim ki yuuuuuu. pelit'e sormadım mesela ama görgülü ve manolya aynı fiyatı verdiler. ve bizim kuzunun pastası 150 lira filan tutacaktı. dedim ki pınar (bu benim) aslansın kaplansın, bu işi yapsan yapsan sen yaparsın. biraz googledan sonra bir süpermarkete gidip pasta malzemelerine bakarken bakarken gaza geldim ve koccaman bir miki suratlı pasta yaptım. bunun için iki tane pastaban aldım. bi tanesinin içinden kulakları oluşturmak üzere iki yuvarlak kestim bir çorba kasesi yardımıyla. ha bu arada altlık için de maket kartonunu önce alüminyum folyo sonra da fırın kağıdı ile sarıp sarmaladım. üstüne bu pasta keklerini, ne deniyordu lan onlara, hah pandispanyaları yerleştirdim. bunları da evde yapabilirdim de o kadar uğraşamadım açıkçası. sonra pandispanyaları sütle ısl...
bizim evde cins cins insanlar yaşıyor. birisi onu sevmez birisi bunu sevmez. yayla çorbasını da sevmeyenler var. çorbada nane istemeyenler var. o yüzden pirinçsiz nanesiz bi yoğurt çorbası pişiriyorum ben. böyle olunca da tatsız tuzsuz olmasın diye de illa ki tavuk suyu ya da et suyu lazım. özgür doğmadan önce her türlü bulyon tuzot filan evimizin baştacıydı. şimdi onlar da yok. doğalcı olduk en az haftada bir tavuk haşlıyorum. çorbanın olayı şu, bolca ya da iki kaseden fazlaca diyeyim yoğurt koyuyorum tencereye. bi yumurta kırıyorum. un koyuyorum, bu çorbanın koyuluğu tercihime göre değişiyor. ama heralde yarım bardakla bi bardak arasında olabilir. yağ koyuyorum bi de. bu arada her şeyi göz kararı yapıyomuşum yazdıkça farkediyorum, annaneme benzemişim. neyse bunları bi güzel çırpıyorum. içine de haşlanmış tavuk veya et suyunu boca ediyorum. gene topak topak oluyor, blender geliyor olayı çözüyor. tuz tabi mühim. sonra tencereyi karıştıra karıştıra kaynatıyorum. bu kadar. ...
Yorumlar